8 Ocak 2017 Pazar

JUSTINIANUS



Justinianus, Doğu Roma imparatoru olarak hüküm sürdüğü dönemde, imparatorluğu antik dönemdeki ihtişamına döndürmeyi hayal etmekteydi. Bunun için siyasi alanda restorasyon, hukuk alanında ise kodifikasyonlar ile büyük bir atılım gerçekleştirmişti. Ünlü komutanı Belisarius’un askeri zaferleri ile imparatorluk toprakları genişletilmiş; şehrin sembollerinden biri haline gelecek olan ve “dünyanın en hızlı inşa edilen katedrali” sayılan, şaheser niteliğindeki Ayasofya Kilisesi ile Aya İrini Kilisesi ve Yerebatan Sarnıcı bu dönemde inşa edilmiş; bugün Batı Avrupa özel hukukunun temelini oluşturan Roma hukuku külliyatını, ünlü hukukçu ve “questor” ünvanını taşıyan Tribonianus önderliğindeki bir heyet ile toplatmış ve “Corpus Iuris Civilis” adı altında on iki ciltlik yurttaşlık yasaları ile yazıya geçirmiştir. Kendisine “Büyük”, “Son Roma imparatoru” ve “Hiçbir zaman uyumayan imparator” ünvanları verilmesini hak edecek kadar hırslı ve enerjik olmasına rağmen her sınıf ve ünvanda insanın yanına yaklaşabildiği ve dostane şekilde karşılandığı göz önüne alındığında, aynı zamanda mütevazi bir kişiliğe sahip olduğu anlaşılmaktadır.

Justinianus ve Theodora
Tarihte başarıları ile anılsa da Justinianus’un özel hayatı ve saray yaşantısı oldukça sansayonel ve şaşırtıcı idi. Bunu dönemin ünlü kronikçi-tarihçi yazarı Prokopius’un “Bizans’ın Gizli Tarihi” (Anekdota) isimli eserinden öğreniyoruz. Bu eserde Justinianus, para düşkünü, hain, sefil, yasaları çiğneyen ve keyfine göre uygulayan kanlı bir despot olarak tanımlanmıştır.* Hatta daha da ileri gidilerek hakkında gaddar, kendini beğenmiş ve beceriksiz bir yönetici olduğu belirtilmiştir. Sirk dansçısı ve fahişe olan Theodora ile evlenebilmek için, imparatorların soylu olmayan kadınlarla evlenmesini yasaklayan yasanın değiştirilmesi ve Theodora’nın imparatoriçe olduktan sonra yönetimde tek başına söz sahibi olmak istemesi ve bunun için çevirdiği entrikalar o dönemin koşullarında skandal niteliğindeydi. İmparatorluk bir yandan siyasi ve askeri başarılar gerçekleştiriyor, bir yandan başarılması güç olan bir yasalaştırma ve imar faaliyetine girişiliyor; ancak imparatorluğun hazinesi de aynı hızda tükeniyor, saraydaki bürokrasi ve yönetim çürüyor, yasalaştırmalara rağmen adaletin sağlanamaması nedeniyle halk asayiş ve huzur içinde yaşayamıyor ve git gide fakirleşiyordu.

İmparatorlukta adaletin tesisi için tarihin belki de en büyük kanunlaştırmasını gerçekleştiren Justinianus, 532 yılında hipodromda gerçekleşen at yarışları nedeniyle, toplumda sosyo-ekonomik tabanı olan “Maviler” ve “Yeşiller” olarak adlandırılan partilerin kendisine karşı isyana kalkışmaları üzerine, büyük bir felaket ve adaletsizliğe imza atmıştır. Tarihte “Nika İsyanı” olarak bilinen bu kalkışma sırasında imparatoru, eşi Theodora başkentte kalıp isyanı bastırmaya teşvik etmiş; imparator da komutanları Belisarius ve Narses sayesinde isyanı bastırmayı başarabilmiştir. Ancak başkentin, tarihinde gördüğü bu en şiddetli ayaklanmanın bastırılması neticesinde oldukça ağır sonuçlar doğmuştur. Şehrin yarısının isyanda yandığı veya zarar gördüğü, on binlerce insanın da hayatını kaybettiği belirtilmektedir. Asıl trajik olan ise imparatorun, ayaklanan 30.000 kişiyi hipodromda toplayıp katlettirmesidir. Prokopius, “Gizli Tarih”i, gelecekteki hükümdarların, yolsuzlukların cezasının bir gün görüleceğini bilmelerini ve böylelikle kötülükten kaçınmalarını sağlamak için yazdığını belirtmiştir.

Justinianus döneminde Aya Sofya Kilisesi
Prokopius’un eserindeki anlatılanlarda bugün için gerçeklik payı veya abartı olup olmadığı tartışma konusudur. Ancak, Prokopius’un eserinde bu kadar eleştirdiği ve şeytana benzettiği imparatorun kendisine verdiği "illustres" (seçkin, aydın) ve "praefector" (kent yöneticisi) unvan ve görevlerini kabul etmesi ve bunların gereğini yerine getirmesi ise Prokopius’un tarihçiliğindeki samimiyet bakımından kafa karıştırmaya devam etmektedir.

(*) Kaynaklar: Prokopius, Bizansın Gizli Tarihi (Türkiye İş Bankası Yayınları, Syf. 9)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder