Ahmet
Hamdi Tanpınar, Osmanlı’nın kültürel zenginliği ile Cumhuriyet’in atılımcı
ruhunu birlikte yaşayan bir yazarımız. Geçiş döneminin kültürel ve entellektüel
çekişmelerini ve bu durumun yarattığı sancıları hissettiğini satırlarında
görebiliriz. “Beş Şehir” isimli eserinde; geçmişe dair kaybolan değerlerin
ardından duyulan üzüntü ile geleceğe dair yeniliklere duyulan isteği, bu beş
şehrin tarihi konsepti üzerinden anlatır. Sırasıyla Ankara, Erzurum, Konya,
Bursa ve İstanbul; yazarın sanatsal birikimi ve bakış açısıyla hayalimizde
canlanır. Beş şehrin zamanın ruhu içerisindeki haleti değişmekteyse de geçmiş
ve bugün arasında sürekli bir bağ kurulur. Geçmişin ihtişamı, bugünü hemen yanı
başından hazinle seyretmektedir.
Tanpınar,
eserini şöyle değerlendirmektedir: “Sade millet ve cemiyetlerin değil,
şahsiyetlerin de asıl mana ve hüviyetini, çekirdeğini tarihilik denen şeyin
yaptığı düşünülürse, bu iç didişme hiç de yadırganmaz. Mazi daima mevcuttur.
Kendimiz olarak yaşayabilmek için, onunla her an hesaplaşmaya ve anlaşmaya
mecburuz. Beş şehir işte bu hesaplaşma ihtiyacının doğurduğu bir konuşmadır.”*
“Beş
Şehir”, her sayfasında tarihimize ve medeniyetimize farklı kapılar açan bir
eser, bir bakıma zamanda yolculuk, bir bakıma da geçmişten günümüze bir
seyahatin seyir defteri…

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder